YARATarih: 15-06-2003 - 15:52:00

Karşı karşıyaydık yeniden. Soğuk rüzgarlar sokakları terkedeli çok olmuştu. Aramızdan gitmeyeyse hiç niyetleri yoktu. Öyle çok esmişlerdi ki,ikimizin saçları da darmadağınıktı. Nemli gözlerimiz, rüzgarların getirdiği yağmurlardan kurumuyordu anlaşılan. Bu mevsim bu kadar uzun muydu yoksa biz mi yavaş yaşıyorduk...

Serçe parmağıma baktın önce. Gözlerin yara bandına takıldı. Banttan ayrıldılar sonra, ellerimde dolaştılar. “Elini mi kestin?” diye sordun. “Önemli bir şey değil” diye yanıtladım seni.Oysa elimi her kestiğimde mutlaka haberin olurdu. Bak elim çok hasta diye çocuklaşırdım, sen öpmeden de asla geçmezdi. İki gündür bandı çıkartmaya korkuyordum.Öpmediğin için yaram iyileşmiyor sanıyordum.Yaram o kadar derindi ki... Öpmedikçe sen, iyileşeceğine derinleşiyordu.

Ellerim... Çok sevdiğin ellerim yanında olup,ellerinden ayrıydı. İlk buluşmamızdaki gibi ürkektim. O zaman da takılı kalmıştın onlara. Utanmıştım. Başparmağımın ojesi de bozulmuştu o gün zaten aceleden. Aklıma geldi. Ojelerime baktım, hepsi muntazamdı. Saçlarını okşardım ellerimle. “Sevgin ellerinde sanki” derdin. Üç canın olsa birini bana, ikisini ellerime verirdin. Ellerinsiz bunca anlamdan yoksun, bu kadar yalnız kalacaklarını bilmezdim. On parmak kalmışlardı, el bile denemezdi.

Yorgundum. Günlerdin düşünmekten, yanaklarımdan akan yaşları başa sarıp geldikleri yere göndermeye çalışmaktan, yorulmaktan sıkılmıştım. Sen karşımdaydın ama konuşmak çok imkansızdı, uzaktı, yavandı. Sadece kalbimi göstermek isterdim, sözcüksüz. Yaralarımı görmeni isterdim, sargısız. Ellerimi tutmanı isterdim, sorgusuz. Bana sarılmanı isterdim, sorunsuz. Bir sevmek bir ağlamak, bir sarılmak bir çekip gitmek, bir dokunmak bir somurtmak... Toplayınca koca bir sıfır ediyordu. İçimdeki kocaman sıfır bölünerek çoğalıyordu, minik minik sıfırcıklar içimde yüzüyordu. Onlar yüzdükçe ben boğuluyordum.

Gözlerimden akanlar yaş değil, içimden taşan sevgimdi. Sıfırlar yüzemesin diye gözlerimle ortak çalışıp hepsini yanaklarıma veriyordum göz yaşlarımın.

Yüzün yorgundu. Sinirlendiğinde boynun gerilirdi. Gamzelerin saklanırdı. Gözlerin masaya bakıyordu. Çaylarımız geldi. Garsona gülümsedin hafifçe. Gamzelerini gördüm. Garson durmadan çay getirsin istedim. Parmağımı öpseydin yaramı iyileştirebilirdin, garson hep çay getirseydi içimdeki yaraya iyi gelirdi gamzelerin, ama ya ellerim? Onlar yine yalnız kalırdı. Aynı anda şekere doğru yola çıksalar diye düşündüm. Çayı şekersiz içişim, ilk kez o gün anlamsız göründü bana. Ellerimiz çarpışamayacaktı. “Elim geçiyormuş uğramış” da denmezdi ki!

Nerden duydun yine içimin sesini bilmem, öncekileri hiç bilmediğim gibi ama bir kez daha hiç şaşırmadım. Mönüyle oynayan elimi tuttun, gülümsedin gamzelerinle ve öptün. Ne ellerim yalnızdı artık, ne parmağımda bir yara vardı, ne de içimde. Bir el, iki gamze ve bir öpücüğe verdim tüm yaralarımı. Hayatımdaki en iyi alışverişti , belki de veriş alış...


Bu yazıyı 5587 farklı kişi okudu.


Bu Yazıyı Arkadaşına Tavsiye Et Bu Yazara Mesaj Gönder

Mine Şule GÜNER
(Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ceplerimde Yer Yok
Bir Sızıya Açacak Güllerim Var
Noktasız
•YARA
Kırıntıları Kaldı Hazan Mevsiminin
ON ÜÇ
BAHARA DÖNMEYİ BEKLEYEN KIŞLAR
SAKIN AĞLAMA SÜLEYMAN